Pilonidal sinüs yani halk arasında bilinen ismi ile kıl dönmesidir. Pilonidal sinüs olarak da bilinmektedir. Aynı zamanda kıl batması ile sıklıkla karıştırılmaktadır. Pilonidal sinüs kuyruk sokumunda meydana gelen bir hastalıktır. Kıl batması ise vücutta kıl çıkan her yerde ortaya çıkan bir sorundur.
İkisi Arasındaki Fark Nedir?
Kıl dönmesi saçlardan, enseden ve sırttan dökülen kılların ve tüylerin kuyruk sokumunda tutunması ve zaman içerisinde deri altına geçmesidir. Vücut deri altına geçen kıllardan ve tüylerden kendisini korumak için bu yabancı maddeleri bir kapsül içerisine hapseder. Bu kapsüle ise pilonidal sinüs kapsülü ismi verilmektedir.
Kıl batması ise vücutta normal olarak deri üzerine büyüyen kılların deri altına doğru büyümesidir. İki sorun arasında ki tek benzerlik ikisinin de vücuttaki kıllardan kaynaklanmasıdır.
Kıl Dönmesi Nasıl Fark Edilir?
Makat bölgesinde oluşan hastalıklar birbirine benzese de aralarındaki küçük farklar sayesinde birbirinde ayırt edilmesi mümkündür. Kıl dönmesi hastalığının belirtilerinin bilinmesi sayesinde hastalar kendileri için ön tanı koyabilirler ve çoğunlukla koydukları tanı doğrudur. Bu sayede vakit kaybetmeden tedavi sürecini başlatabilirler.
Gözlenen ilk belirti kuyruk sokumunda oluşan kıl giriş delikleridir. Kıl ve tüyler oluşan bu deliklerden geçerek deri altına girerler. Deri altına girer kıllar zaman içerisinde birikir ve vücut tarafından bir kapsül içerisine alınır. Böyle bir kapsülün oluşumu kuyruk sokumunda şişlik ve ağrıya neden olabilir. Ayrıca vücut bu yabancı kapsülü eritmek için bir salgı salgılar ve bu salgı akıntı şikayetinin de oluşmasına neden olur. Bu akıntı iç çamaşırında ıslaklık ve kötü koku gibi sorunlara neden olarak hastanın rahatsız olmasına neden olmaktadır. Bölgede devamlı olarak bir akıntı ve buna bağlı olarak ıslaklık oluşması kaşıntı sorununun da ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ayrıca akıntıya bağlı olarak enfeksyion oluşabilir ve bu durum kişide ateşlenme meydana getirir.
Kıl Dönmesi Risk Faktörleri Nelerdir?
Kıl dönmesi sorununun oluşmasına temel hazırlayan ve risk düzeyini arttıran faktörlerle alakalı birçok bilimsel çalışma yapılmıştır. Bunlarda derlenen verilere göre risk düzeyini arttıran faktörler şu şekildedir;
- Cinsiyet; yapılan araştırmalar erkeklerde kıl dönmesinin kadınlara nazaran iki kat daha fazla gözlendiğini tespit etmiştir.
- Yaş; kıl dönmesinin en sık görüldüğü hasta profili 20li yaşlarında olan erkeklerdir. Sorun 35 40 yaşını geçmiş bireylerde ise nadiren görülmektedir.
- Obezite, Fazla kilo; Yapılan araştırmalar fazla kilolu insanlarda kıl dönmesi sorununun daha sık gözlendiği yönündedir. Kıl dönmesi hastaları arasında yapılan bir araştırmada hastaların yaklaşık olarak %37sinin fazla kilolu kişiler olduğu tespit edilmiştir.
- Meslek; seçilen meslek kişilerin hayatına doğrudan ve dolaylı olarak etki etmektedir. İcra edilen meslekler çoğu zaman bazı hastalıklara davetiye çıkarmaktadır. Bunlardan birisi de kıl dönmesi hastalığıdır. Sürekli olarak oturarak çalışan insanlarda sorun diğer mesleklere nazaran daha fazla görülmektedir. Kıl dönmesi problemi yaşayan kişilerin yaklaşık %40ı sürekli oturularak yapılan meslekleri icra etmektedir.
Ayrıca kıl dönmesi sorununu bir kez yaşayan hastalarda risk grubunda yer almaktadır. Bunlara ek olarak yetersiz hijyen de sorunun ortaya çıkmasında etkili olan ve riski arttıran faktörler arasında yer almaktadır.
Kıl Dönmesi Nasıl Tedavi Edilmeli? En İyi Tedavi Hangisidir?
Bir tedavinin iyi olması için gereken koşullar aslında bütün hastalıklar için az çok aynıdır. Hasta konforunun yüksek olması, mümkünse kesi yapılmadan tedavi yapılması, kesi yapılması gerekiyorsa minimum kesi ile tedavinin tamamlanması, iyileşme sürecinin kısa olması, sorunun tekrarlama riski gibi faktörler tedavinin iyi olmasında etkili olan faktörlerdir.
Pilonidal sinüs tedavisinde uygulanan tedaviler çağdaş yöntemler ve klasik yöntemler olarak 2 ye ayırılmaktadır. Çağdaş yöntemler; Sinüsotomi, bascom, karidakis ve microsinüsektomidir. Kalsik yöntemler ise flap, açık bırakma, ve primer kapatmadır.
Yukarıda da değinildiği gibi uygulanacak tedavini hasta açısından değerlendirilirken bazı kriterler bulunmaktadır. Örneğin yapılacak bir tedavide ya kesi yapılmamalı ya da olabilecek en küçük kesi ile ameliyat tamamlanmalıdır. Pilonidal sinüs tedavisinde klasik ameliyatlarda kesi miktarının çok olması bir dezavantajdır. Kesinin çok olması beraberinde bazı olumsuzluklara da neden olması dolayısıyla istenmeyen bir durumdur. Bu nedenle tedavi seçeneği olarak klasik yöntemler önerilmemektedir.
Örneğin açık bırakma yönteminde kıl kesesi çıkartılmak için 10 ila 30 cm arasında bir kesi yapılır. Bu çapta bir kesi yapılırken sağlıklı dokuda kesilmek zorunda kalmaktadır. Bu denli geniş çaplı bir kesi iyileşme sürecini de uzatmaktadır. Bu sebeple hasta ve hekimler tarafından tercih edilmemektedir.
Sinusotomi
Sinusotomi bascom ve microsinüsektomiden farklı bir teknikle uygulanmaktadır. Diğer iki çağdaş yöntemde amaç oluşan kıl kapsülünü en küçük kesi ile vücuttan çıkarmaktır. Sinüsotomi tekniğinde ise kıl giriş delikleri tespit edilir. En küçük kesi açılır ve kıllar fırça ve küret yardımı ile temizlenir. Tedavi kısa sürede tamamlanarak hasta gündelik yaşamına aynı gün dönebilir.
Bascom Tekniği
Güncel tekniklerden birisidir. Kesi miktarı klasik ameliyatlara nazaran oldukça azdır. Yaklaşık olarak 2-3 cm arası bir kesi ile yapılır. Açılan keşiden kıllar kendini çevreleyen kapsül ile birlikte çıkarılır. Kapsül çıkarılmaz ise sorunun tekrarlama riski oldukça fazladır. Kesi az olması sayesinde hastanın gündelik hayatından faza çalmaz.
Microsinüsektomi
Geliştirilen cerrahi müdaheleler arasında en verimli olan tekniktir. Kesi miktarı az olması sayesinde klinik ortamında yalnızca lokal anestezi yapılarak uygulanabilir. Açılabilecek en minimum kesi açılarak deri altında biriken kıllar kendini saran kapsül ile birlikte ciltten çıkarılır. Ardından açılan kesi gizli dikişle kapatılır. Bu sayede estetik açıdan da hasta memnuniyeti yüksek olur. Tekrarlama ihtimal yaklaşık olarak %3-5 civarında yani oldukça düşüktür.
Tedavi Sonrası Süreç Nasıl Olur?
Tedavi sonrasında yazıda bahsedilen ve riski arttıran durumlara dikkat edilmesi önerilmektedir. Bu sayede sorunun tekrarlama ihtimali en aza çekilebilir.